Son seçimler sonrası nihayet CHP kendi açmazlarını konuşmaya başladı. Bir hedef vardı ve o hedefe giderken, kimse halının altına atılmış kusurları, eksiklikleri gündeme getirme cesaretini gösteremiyordu. Bu cesareti gösterenlerde linç ediliyordu. İşte bu seçimler sonrası ‘Ana muhalefet çıplak’ diyenler çoğaldı.
Beraber yaşama kültüründe sıkıntı yok…
Göçlerle bilhassa büyük kentlerimiz öğle harmanlanmış ki, çocukluktan itibaren mahalle, okul ve işyerlerinde, kimse kimseyi ötekileştirmeden beraberce hayatı paylaşabiliyorlar. Her birimiz ülkemizin özel koşullarında, değişik yerlerden büyük kentlere akıp gelmişiz.
Lise yıllarımdan arkadaşlarımla egede bir araya geldik. Amaç özlem gidermekti. O gençlik yıllarımızdan anılar, gırgırlar bir araya gelince her şey bambaşka oluverdi. Sanki o yıllara geri döndük. Bir sohbetimizde, elli yıllık arkadaşımın aile kökenini ilk defa öğrendim. Bizler çocukluk ve gençlik yıllarımızda saf ve temiz duygularla dost ve arkadaş olmuştuk. Gerisinin hiç önemi yoktu. Üstelik bu durum bize özgü de değil. Tüm ülkemizde aynı durum söz konusu. Komşuluk ilişkileri, mahalleli olmak, okul arkadaşlığı, iş arkadaşlığı ve daha hangisi olursa, hiç birinde ötekileştirme bizim ülkemizde çok şükür ki yok.
İşin içine siyaset girdiği anda bu muhteşem bir arada yaşama kültürünün yerini, paramparça edilmek üzere örgütlenmiş siyasi yapılar, sürüp gidiyor ülkemizde. İşin garibi beraber yaşamada ve hayatı paylaşmada hiç sıkıntı çekmeyen bu ülkenin insanları, siyasetin bu oluşumuna destek veriyorlar.
Gerçek demokrasi ve hukukun üstünlüğünü bekleyen milyonlar var…
Son seçimde Türk usulü başkanlık sistemi gereği ittifaklar oluştu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi savunulurken, parlamenter sistemin koalisyonlarına tepki olarak, istikrar getireceği savıyla, halk ikna edilmişti. Bu seçimde gördük ki, bir araya gelmesini, aklımıza bile getiremediğimiz birliktelikler, ittifak adı altında gerçekleşiverdi. Ne kadar komik değil mi?
‘Gerçek demokrasi’ sözcüğünü herkes çok kullanıyor ama sadece lafta kalıyor. Yazıma başlık olarak ‘Ana muhalefet çıplak’ diyerek başladım ya, mecburen CHP’nin durumunu irdelemek lazım.
CHP gerçek demokrasiyi savunuyor ve ülkemize kazandırmak istiyor diye düşünüyoruz. Ama seçim sonrası geldiğimiz yerde gerçek demokrasilerde olan başarısızlık sonrası koltuğu terk etme etiği, bizde bir türlü gerçekleşmiyor.
Koltuk ne tatlıymış arkadaş. Milyonları hayal kırıklığına sürükle, ondan sonra ‘Ben başarılıyım’ deme cesaretini göster. Bu da bizim ülkemize mahsus herhalde.
CHP genel başkanının dürüstlüğüne, Allah var seçim sürecincedeki gayretlerine laf edemeyiz. Ancak stratejilerindeki ve uygulamalarına eleştirilerimiz olur.
Hemen aklıma gelenler…
Sayın Kılıçtaroğlu ve yıllardır değişmeyen yönetim ekibi, CHP’yi kendisi olmaktan uzaklaştırdılar. Benzeşme siyasetiyle, halkın önüne çıktılar.
‘Helalleşme’ kampanyasıyla CHP kendisini toplum gözünde suçlu ilan etti. Oysa uzun yıllar iktidar olamamış ve hep muhalefette kalmış bir parti olarak, ancak bir suç üslenecekse, halkın güvenini kazanamadığı için suçlu olabilirdi.
CHP onlarca seçim yaşadı ve kadrolarında hep aynı yüzlerle seçim kampanyalarına girdi. Geride kalmış seçimlerde, oyunu hiç arttıramadı. Buna rağmen seçimlerde başarılı olduklarını söylemlerine katmaları onların gerçekte, bir iktidar olma beklentisinde olmadıklarını, halk nezdinde çağrıştırıyordu. Bu imajı silecek politikaları üretemediler.
Türk halkının büyük çoğunluğun da, buna CHP’ye oy verenler de dâhil olmak üzere, temel hassasiyetler taşırlar.
Mesela bizim çocukluğumuzdan beri zihinlerimize kazınmış olan, yerli malı kullanmak, yerli olunca milli de oluyor tabi, bize ait başarılmış işlerden haz duymak, işte Türk milletinin temel hassasiyetlerinden biridir. Bu hassasiyeti iktidar tarafı çok iyi kullandı. Ama CHP yönetimi, kimi yerlerde bu konuda partisinden çıkan zayıf eleştirilerin önünü kesemedi. Halkın gururunu okşayan yerli ve milli olan üretimlere sahip çıkıp, kendi iktidarlarında, daha çok destekleneceğinin altını çizerek söyleyemediler.
Bir başka hassasiyet bölücü terör meselesidir. Bu konu yıllardır Türk halkına acı çektirmiş bir konudur. Bu yüzden bu konudaki eleştirilere CHP olarak sessiz kalınması, Kılıçtaroğlu ve ekibine olan güven sorununu ortaya koymuştur. Bu durumu gidermek için çalışılmadığı, tatmin edici söylemler geliştirilmediği ortadadır.
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda da, yalpalamalar yapılmış ve üstüne üstlük birde altılı masanın büyük ortağı İyi partinin, güveninin sarsılmasına sebebiyet verilmiştir.
Şimdi sormak lazım…
Nerede başarılı olunmuştur?
CHP oyunu arttıramamış. Kurduğu ittifakı iyi yönetememiş. Mecliste iktidar olacak çoğunluğu elde edememiş. Hala aynı yüzler yine Genel başkanın etrafında toplanmış. Daha önce Cumhurbaşkanı adayı gösterdikleri Muharrem İnce, partisinden yedi puana yakın fazla oy almasına rağmen tu kaka edilmiş, bu seçimlerde de linç edilmeye çalışılmış ve buna CHP genel başkanı mani olmamışsa, başarı bunun neresinde diye sorarlar adama.
Ülkemizin güçlü muhalefete, ama iktidar alternatifi olacak muhalefete ihtiyacı var. Hayal tacirliği ile gününü gün eden ve kendisini başarılı zannedenlere artık kimsenin tahammülümü yok.
Değişim ihtiyacı dillendiriliyor…
Değişim yaşamın ta kendisidir. Her şey değişir ve gelişir. Ama çözülme de vardır. Bu yüzden lafta değişim sözleriyle bir yere varılmaz. Ortaya kişilerden önce projeler ve bu projeleri yürütecek kadrolar konmalıdır.
Cumhuriyet Halk partisi ülkemizin en büyük ve dünyada özel bir yer edinmiş Cumhuriyet projesinin kurucusu bir partidir.
Bu gelenek neden devam ettirilemiyor?
Daha öncede yazılarımda bahsetmiştim, CHP’nin devrimcilik oku neden paslandı. Değişimse, devrimcilik okunun yeniden canlandırılması ve Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin sadece bekçiliği değil, ülkenin ihtiyacı olan devrimlerin yapılması gerekir. Bu da lafla olmaz. Ortaya proje koyacak kadrolar gerekir.
Demokrasi istiyoruz ve bunun sadece söylemini yapanlar, bulundukları kadroları boşaltsınlar ki, onların yerine projesi olanlar gelsin. Uyanıklıkla daha önce de yapılan zaman kazanma siyasetiyle, biraz sivrilmiş insanların önünü kesmeye çalışmak, artık değişim yerine çözülmeyi getirecektir diye düşünüyorum.