Avrupa'nın Efendisi: Napolyon-2


Napolyon 1797 yılında Paris’e döndü, döner dönmez İngiltere’yi işgal etme görevi verildi. Ancak o, denizlerde bir hâkimiyet sağlanmadan bunun yapılamayacağını, İngiltere’nin ikbal merkezi olan Mısır’ı işgal etmenin onları çok büyük ölçüde zayıflatacağını söyledi.
 
Kabul edilen teklif üzerine Fransız Donanması, 1798’de Mısır’a doğru yola çıktı. Yolda İngiliz Donanmalarını batıra batıra ilerleyen Napolyon, Malta gibi stratejik adaları da ele geçirerek Mısır’a ulaştı. Mısır resmen Osmanlı toprağı sayılsa da, yönetim Nemrut Beyleri’nin elindeydi. Pramitler Muhaberesi’nde Nemrut Beylerini yenen Napolyon, bir süre sonra tüm Mısır’a hâkim oldu ve ilginç bir propaganda tekniği uygulamaya başladı.
 
Kendisini ve askerlerini Müslüman gibi tanıttı. Birçok Müslüman din adamını kendi propagandasını yapmak için Mısır’ın çeşitli şehirlerine gönderdi. Hatta, halk ona Napolyon Bonapart değil, Ali Bonapart diye sesleniyordu.
 
***
YENİ BİR ‘BÜYÜK İSKENDER’ OLMAK İSTİYORDU…
O, Mısır’ı sadece işgal etmek ve sömürmek için gelmemişti. Mısır tarihine ve kültürüne hayrandı. Gelir gelmez  piramitlerin ve hiyerogliflerin araştırılması için çalışmalar başlattı. Hatta Büyük Sfenks’in önünde durup askerlerine; “Askerler; 40 asırlık bir tarih bize bakıyor” demiştir. Napolyon’un başlattığı çalışmalarla hiyeroglifler çözüldü ve Mısır Bilimi kuruldu. Halkı kendi taraflarına çekmek için sulama projeleri, okul ve hastane inşaatı, gazete açma, tiyatro kurma gibi projeler sürdürdü. Akdeniz’den, Kızıl Deniz’e bir kanal açılması için planlar hazırlamaya, Mısır’ın ekonomik olarak kalkınması için tedbirler almaya başladı. Napolyon, Mısır halkının gözünde yeni bir Büyük İskender olmak istiyordu.
 
İLK YENİLGİSİNİ TÜRKLERDEN ALDI…
Ancak bu sırada kulağına kötü bir haber geldi. Demirlemiş olan Fransız Donanması, İngilizler tarafından yakılmıştı ve halk Fransız ordusunun Müslüman olmadığını, sömürü için geldiklerini anlamış, İngilizlerin de organizasyonuyla Müslüman gruplar çeşitli isyanlar başlatmıştı. Napolyon, bu ayaklanmaları tek bir kişi sağ bırakmayarak bastırdı ve yolunu daha doğuya Filistin’e çevirdi.
 
Hedefi; Hindistan’a kadar olan bütün toprakları ele geçirmekti. Ordusuyla şehre giren Napolyon, 10 bin kadar asker ve sivili kılıçtan geçirdi. 19 Mart 1799’da Akka Kalesi önüne geldi, fakat burada beklemediği bir adam vardı. Bir Türk Paşası olan 90 yaşındaki Cezzâr Ahmed Paşa. Türk Askerleri, Akka Kalesi’nde Napolyon’u bekliyordu ve Napolyon kendi girdiği kuşatmada ilk defa başarısız oldu. Yani ilk yenilgisini Türklerin karşısında aldı.
 
Bunun üzerine yeni bir sefer hazırlığı için Mısır’a dönen Napolyon, bir kötü haber daha aldı. Avrupa’daki Fransız generaller, İngilizlerin başını çektiği koalisyon ordularına yenilmişti. Bu nedenle acil olarak Fransa’ya çağrıldı. Mısır ise 3 yıl daha devam edecek olan Fransız İşgalinden sonra, 1802’de Osmanlı ve İngiliz ordularının ittifakıyla geri alındı. Ancak tüm kontrol ve hüküm İngilizlerin elinde olacak şekilde. Döner dönmez yönetime karşı planlanan darbe girişimine ortak oldu ve başarılı darbe ile ülke yönetimi 3 konsüle bırakıldı. Birinci konsüllük görevini Napolyon devraldı.
Bu sırada İtalya’da savaş devam ediyordu, Napolyon Paris’ten ayrılıp, İtalya’daki ordusunun başına geçti. 14 Haziran’da Avusturya ordusu karşısında Marengo Muhaberesi Fransızların galibiyeti ile sonuçlandı.
 
***
NAPOLYON KENDİSİNİ İMPARATOR İLAN EDER…
Paris’e geri dönen Napolyon, ekonomi ve yasal alanda reform çabaları içine girdi. Merkez Bankası’nı kurdu ve subay okulları açtı. Devlet okulları açarak eğitimi özel değil, bir kamu hizmetine dönüştürdü. 1804 yılının Mayıs ayında kralcıların bir komplosunu bahane eden Napolyon, kendisini imparator ilan etti. Zaten niyeti de başından beri buydu. Taç giyme töreni ise tarihte ilk defa görülen bir tarzda yapıldı. Avrupa geleneklerine göre taç Papa’nın huzurunda, Papa tarafından giydirilirdi. Ancak Napolyon huzura gitmek yerine Papa’yı ayağına çağırdı. Papa’nın önünde eğilmenin de otoriterin Tanrı’dan geldiğini kabul etmek olduğunu düşündüğü için, tacı Papa’nın elinden aldı ve kafasına geçirdi.
 
“Zaten din, sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir şeydir” diyordu kendisi.
 
Bir toplantıda kendisine asil bir soydan gelmediğini, bu nedenle imparatorluk hakkı olmadığı söylenmiş, o ise ona;
 
“Ben Napolyon Bonapart ve asalet benim adımla başlar…” cevabını vermiştir.
 
(Devam Edecek…)
 
KAYNAK: https://www.instagram.com/engindeniz...