Alman esirler, önce Beyşehir’e götürüldüler.
Orada 8 ay Kızılay Kampı’nda tutuldular.
Sonra Isparta’ya götürüldüler.
Bir buçuk yıl kadar da orada tutuldular.
Misafirperver Türk milleti tarafından, esir muamelesi görmediler.
Hayatlarını insanca sürdürebilmeleri için Kızılay tarafından kendilerine maaş ödendi.
Günlük yaşama katıldılar.
Kimisi Kızılay Hastanesi’nde hekimlik yaptı, kimisi fabrika ve atölyelerde Türklerle birlikte çalıştı.
Çoğu teknik personel olduğu için özellikle makine tamiratında çok işe yaradılar.
İkinci Dünya Savaşı sona erdi.
Alman denizciler trenle İzmir’e getirildi.
Barış antlaşması gereğince, Amerika’lılara teslim edildiler.
Gemiyle İtalya’ya gönderildiler.
Almanya’da bir süre gözaltında tutuldular
Orada sorgulandılar.
1946 yılının Eylül ayında hepsi sağ salim evlerine döndüler.
Hollywood Türkiye’de olsaydı her halde 100 kere filmi çekilirdi.
Bu yaşanmış savaş öyküsünde açıkça görülüğü gibi, Dünya’yı kasıp kavuran
Adolf Hitler bile Montrö sözleşmesini çiğneyemedi.
Kabule dilmeli ki, Dünya’nın takdirindeki Montrö, bir Mustafa Kemal dehasıdır.
Şayet Montrö olmasaydı, Türkiye İkinci Dünya Savaşı’ndan kurtulamazdı.
Montrö olmasaydı, Karadeniz 85 yıldır “Barış Denizi” olarak kalamazdı.
Günümüz konjonjoktöründe bakarsak…
Sovyetler Birliği döneminde, Karadeniz’in Türkiye dışındaki tüm kıyılarında, Sovyet hakimiyeti vardı.
Hepimizin bildiği gibi, bu gün artık öyle değil.
Koskoca Rusya, 300 kilometrelik sahil bandına sıkıştı.
Bulgaristan NATO üyesi oldu.
Romanya NATO üyesi oldu.
2008 NATO zirvesinde Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik sözü verildi.
Bardağı taşıran bu gelişme üzerine Rusya anında Gürcistan’a daldı.
Peşinden Kremlin’i ilhak ederek Ukrayna’ya müdahale etti.
Karadeniz şu anda, bir kıvılcımla havaya uçacak “Barut Fıçısı”ndan farksızdır.
Montrö’yü bırak delmek, biraz esnetmek bile, Jeopolitik bir intihardır.
Emperyalist emrivakilere hizmet etmekle kalmaz, Türkiye’yi ateşe atar.
Türkiye’yi mutlaka ve mutlaka çatışmaya sokar.
Hatırlayalım lütfen…
Milli kahramanımız Rauf Denktaş’ı sırtından bıçaklayıp, Kıbrıs Halkı’na “Yes be annem” dedirttiler.
En başta petrol ve doğalgaz olmak üzere, Akdeniz’deki haklarımızı kaybettik.
Antalya Körfezi’ne sıkışıp kaldık.
Ya susup oturacağız, ya da vuruşacağız.
Mecburen o noktaya sürüklendik
Montrö tartışmaları, Akdeniz’de işte bu başımıza gelenlerin, Karadeniz’deki versiyonudur.