ENFLASYONUN SOSYAL MALİYETİ

Uzun süre yüksek enflasyon yaşayan toplumlarda, parasal olarak ölçülemeyen, sadece dikkatli bakanların görebildiği tehlikeli bir durum yaşanmaktadır. Bu durumun adına “sosyal maliyet” denilmektedir. Sosyal maliyetin toplumlardaki etkisi, parasal maliyetten daha fazladır. Para kayıpları zaman içinde telafi edilebilir, ancak, sosyal maliyetin göstergeleri olan güvensizlik, karamsarlık, kaygı bozukluğu, ilgisizlik, etik değerlerdeki aşınma ve aidiyet duygusundaki zayıflamanın telafisi yoktur. Toplumları fark ettirmeden çürütür, farkına varıldığında çoğu zaman yapacak bir şey kalmamıştır.

Yukarıdaki paragrafta sayılan sosyal maliyetin olgularının ülkemizdeki seyrine gelince…… Kaygı bozukluğu, karamsarlık, ilgisizlik ve güvensizlik ilk gözümüze çarpanlardır. Yakın ve uzak çevremizdekiler ile yaptığımız konuşmaların nerede ise tamamı, yükselen fiyatlar karşısında yetersiz kalan gelirler, artan borçlar üzerine olmaktadır. İşin kötü tarafı durumun düzeleceğine olan güven her geçen gün azalmaktadır. İnsanlarda kaygı bozukluğu yükselmekte, karamsarlık ve güven ne yazık ki gittikçe azalmaktadır. Bu durumun sonucunda, insanlar yakınlarında cereyan eden toplumsal ve siyasi olaylara ilgisiz kalmaktadır.

Bir üst paragrafta bahsedilen olgular her toplum için önemlidir. Etik (ahlaki) değerlerde aşınma ise toplumları felakete götürür. Türkiye’de son yıllarda ahlaki (etik) değerlerde yaşanan aşınma, televizyon kanallarında izlenme rekoru kıran programlara konu olmakta, dolandırıcılık, gasp, hırsızlık, kadın, çocuk ve hayvanlara karşı şiddet ile cinsel suç dosyalarındaki artış karşısında polislerimiz, savcılarımız ve mahkemelerimiz yetersiz kalmaktadır.

Enflasyonun toplumlara ödettiği sosyal maliyetin en çarpıcı olanı aidiyet duygusunun zayıflamasıdır. Kişiler zaman içerisinde yaşadıkları topluma yabancılaşmakta, kendilerini o toplumun bir parçası olarak hissetmemektedir. Fırsatını bulduklarında ise yurt dışına gitmektedirler. Türkiye’den son yıllarda yurt dışına giden doktor, mühendis, teknik eleman, sağlık çalışanı sayısının ürkütücü boyuta ulaştığı bir gerçektir. Lise ve Üniversitede okuyan gençlerin en büyük hayali yurt dışında çalışmak ve yaşamak olduğu tüm araştırmalarda görülmektedir.

Ülkemizi yirmi dört yıldır milliyetçi muhafazakar olduğunu iddia eden ve söylemlerinde yazımızın konusunu teşkil eden olumsuzluklardan rahatsız olması gereken bir zihniyet yönetmektedir. Gelinen durum ise ortadadır. Toplumumuzun ödediği “sosyal maliyet” oldukça yüksektir. Bu durumun görmemezlikten gelinecek, hafife alınacak hali yoktur. Biran önce yazımızın konusunu oluşturan olumsuzlukların ana nedeni olan yüksek enflasyonun, kabul edilebilir orana indirilmesi gerekir. Aksi halde, toplumumuzu sosyal açıdan daha sıkıntılı günler beklemektedir.

Saygılarımla,