Sabah sabah, mesaj sesi ile uyandım..
-Ne oluyordu?
-Ne bitiyordu?
Ya da;
-Ne olmuyordu?
-Ne bitmiyordu?
Depremi, fırtınayı ve yağmuru haber veren bir mesaj mıydı bu?
Telefona uzandım.. Mesaj, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığından yollanmıştı..
Adana'da herkese gönderilen bu mesaj belli ki bana da yollanmıştı..
Zeydan Karalar adıyla gönderilen mesajda; "Adana’yı havaalansız bırakmayız.. Gelin, şu adreste toplaşalım, hakkımızı sonuna kadar arayalım." deniliyordu..
Uyku mahmurluğu ile "yanlış okudum galiba" diye düşündüm.. Gözlerimi ovuşturdum, mesajı tekraren okudum..
Şaşırdım, aptallaştım, afalladım; "Bu nasıl kafadır yahu" dedim.. Daha doğrusu, demek zorunda bırakıldım.!
........
"Adanalı sade bir vatandaş kimliği ile," Zeydan Başkana şu önemli hatırlatmaları yapmak isterim;
-Devlet Demiryolları Bölge Müdürlüğü gitti.. Karayolları Bölge Müdürlüğü gitti.. TRT Bölge Müdürlüğü "gitti oğlu gitti."
Ne yaptın?
Ne yapabildik ki, şimdi yapacağız?
FİŞ'imizi çektiler..
GIK dedik mi?
Diyebildik mi?
Ne yaptık?
Pıstık.. Koyun gibi durduk, öksüz gibi baktık..
AT'ı alan, Üsküdar’ı Avustralya mesafesinde geçti.. Bu yadsınmaz bir gerçek.. Bu gerçeği bilmez misin de, son derece komik, içi bomboş olan bir açıklama yapma gereği hissedersin? Adana Havaalanı gitti arkadaş.. Adana Havaalanı ATTAAA oldu arkadaş.. Ağlasak ta, yırtınsakta, tepinsekte, böğürsekte "beyhude" olur arkadaş.. Sen, "hak arama adına" Adana'yı 3 milyon kişiyle değil, 333 milyon kişiyle toplaşıp, "en hasso protesto" yapsan, yine de olmaaaz, olamaaaz arkadaş..
Giden gitmiş.. İŞ te, İŞLEM de bitmiştir ar-ka-daş.!
.........
Her fırsatta; "Bu koftirik kafayla, ne kokar, ne bulaşır anlayışla, özellikle de Ankara'da kimsesiz kalmışlığımızla bizden bir OT olmaz" derim ya hani..
Bizim açımızdan, meselenin "mesela" duruma gelmesi, o yüzdendir yani..
........
"Şu adreste firesiz toplaşalım, Ankara'dakilerin duyacağı biçimde protesto yapalım mışşşş."
İyi de;
-Ne olacak?
-Ne değişecek?
-Ankara'dakiler seni YOK HÜKMÜ'nde görüyor ve değerlendiriyorken.!