Melamilik ve Atatürk

Mevlevilik , Bektaşilik iyi tanınır , bilinir ama Melamilik öyle değil. Melamilik 9. Yy ‘da Horosan’da kurulan Sünni bir tarikat. Kurucusu da , kuruluş tarihi de bilinmiyor.

Melamilik , ilahi aşkı temel ve hedef sayan , sevgiye dayalı bir inanç akımı. Orta tabakayı ve halkı hor gören ve kendilerini üstün kabul eden Araplara karşı, bir tepki olarak ortaya çıkan bir tarikat.

Melami; kendini hor gören demek. Ana ilkeleri ,her türlü gösterişten , eğlenceden , zevkten uzak , dünya mal ve nimetlerine yüz çevirerek ,derviş gibi rindane bir yaşam sürmek.

Melamilikte zikir sohbettir. Bu yüzden Melamilik , sohbetin ağır bastığı bir gönül ocağıdır.

Onlara göre evrende, sadece Tanrı vardır. Tüm varlıklar onun tecellisidir. Melami , önce kendini kınar , hor görür, eleştirir, sonra da nefsini düzeltmeye uğraşır. Her daim Tanrıyı düşünür, kendini Tanrıya adar , gönlü Tanrı aşkıyla dolar. Olgunlaşır ve en yüksek manevi mertebe olan Melamete ulaşır. Böylece ,gönlünü ,Tanrı tecellisiyle doldurarak ilahi nura kavuşur. Artık , o hak ile hak olmuştur ve Tanrıyla aralarına kimse giremez.

Melamiler , kimsenin işine karışmayan , kimseye zarar vermeyen , gösterişten uzak , mütevazi , kendi halinde yaşayan , peygamberlere benzemeye çalışan uysal insanlar. Onlar için mümin, dostu için gece kandili , gündüz de asadır.

Melamilikte tekke yok, şeyh yok , ibadet yok , çile çekmek yok , perhiz yok. Tarikata girmek çok kolay. Mürşidin ne istiyorsun sorusuna, Hak demesi yeterli.

Melamilik ‘ten birçok tarikat doğmuş. Kalenderilik , Haydarilik , Camilik , Babailik , Bektaşilik ve Şeyh Bedrettin inancı gibi. Prof . Dr. Fuat Köprülü’ye göre Kalenderilik , Melamiliğin Türkmen babalarınca uygulanmış basit bir şeklidir.

Birçok tanınmış mutasavvıf bu tarikattan . Şems – i Tebrizi , Yunus Emre , Barak Baba , Tapduk Emre , Ahi Evran , Sarı Saltık birer Melami – Kalenderi dervişiymiş.

Bunların arasında Melamiliği, yaşam tarzına dönüştüren sadece Yunus Emre. Osmanlı döneminde Melamiler , çok eziyet görmüşler , bu yüzden gizlenmişler ama sonunda tasfiye edilmişler.

Atatürk ‘ünde bir Melami olduğunu ileri sürenler var. Ailesi İzmirli olan, Yunan tarihçi Christos Teoulas , ilahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk ve bazı tarihçi ve yazarlarda bu görüşte. İleri sürülen kanıtlardan birisi , M. Kemal’in 18 Mayıs 1911 de Abdülkerim paşa’ya yazdığı mektupta, kendisine Selanik meydan dedesi fakir Kemal demesi ve Abdülkerim Paşa’ya da Kutbül – Akbal diye hitabı.

Kurtuluş savaşı yıllarında Abdülkerim Paşa’nın yazdığı mektubunda ise , M. Kemal’e Kutbul Akbal deyişi.

Bazı yazarlar, Atatürk’ün devrimlerinde Melami oluşunun ve Melami görüşlerinin payı olduğunu ileri sürüyorlar.

İz bırakan ilk Melamilerden biri , 874’te ölen Horosanlı bir sofi olan Bayezid – i Bestami dir. Kendisinin yazılı bir eseri yoksa da ,vecd halinde söylediği güzel sözleri var. İşte bunlardan birisi : Yılanın derisinden sıyrılması gibi , bende nefsimden soyuldum. Baktım , birde ne göreyim ? Ben, oyum.

Bestamiyle ilgili ilginç bir olay , Bestami , tımarhanede deliler için ilaç hazırlayan birisinden , kendisine günah hastalığı için bir ilaç yapmasını ister . O kişi bunu reddeder. Ama bir deli, onlara yaklaşır, ben bunu yapabilirim der. Sonra da şunları söyler : Tevbe köküyle istiğfar yaprağını karıştır. Tevhid tokmağıyla döv, insaf eleğinden geçir , gözyaşıyla yoğur , aşk fırınında pişir. Akşam sabah bolca ye , göreceksin hastalığından eser kalmayacak.

Bestami şaşırır , hayret seni ne diye buraya deli diye getirdiler der ve oradan ayrılır.

Melamiliğin , Anadolu da yayılmasında Bayramilik kolunu kuran Hacı Bayram Veli’nin etkisi büyük. Onun anlamlı bir dörtlüğü :

Bilmek istersen canı

Can içinde , ara canı

Geç canından , bul anı

Sen seni bil , sen seni.

16. Yy da yaşamış Melami Şeyhi İsmail Maşuki de söyle seslenmiş :

Değme bir hor-ü hakire

Hor deyu , kılma nazar

Kalbinin bir köşesinde

Arş-ı rahman gizlidir.

Melami şairlerinden Sunullah Gaybi’nin şu dörtlüğü ile yazımı noktalıyorum :

Gönül gitti elimden

Ele gelesi değil

Hallak ile bir oldu

Artık , ölesi değil.