Ne olacak bu memleketin hali?

Vatandaş canının derdine düştü. Dününe şükrediyor, bugünle yetiniyor, yarını düşünemiyor! Ağzı olan ise konuşuyor.

 Haliyle yaşamak nedir sorusu geliyor insanın aklına? Sahi sizce nedir yaşamak? Yaşamak kadar yaşatmak da gerekir değil mi? Paylaşmaktır bunun ön koşulu; sevmek, mutlu olmak, mutlu etmektir aynı zamanda. Yaşamdan tat almaktır.

Ama biz ne yapıyoruz toplum olarak?

Doğru olmayana inanmak, doğru olana inanmamak!

Yanlış bir şeye inanmışsa ona doğruyu anlatmak zaten olanaksız.

Düşünmek yerine duymak ve işine geldiği gibi inanmak. Bu insan tipinin belirgin özellikleri şöyledir:

Özellikle siyasette.

Parti liderine koşulsuz, şartsız bağlılık içinde olur.

Ona göre lideri ne derse o doğrudur.

Lider yanlış yapmışsa asla suçu yoktur, lideri yanıltmışlardır!

Lider dün ak dediğine, bugün kara diyorsa mutlaka vardır bir bildiği!

Kendi lideri ve partisi ile ittifak içinde olanlar dışında, herkes kötü ve dış güçlerin maşasıdır, vatan hainidir!

Lideri, evladı, efradı lüks bir yaşam sürerken o sefaletin dibinin görmesine karşın, ‘’Ne yapalım bizden beteri de var, şükredelim’’ umarsızlığı içinde olur.

John F. Kennedy’nin anlamlı bir sözü var:

‘’Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir.’’

Aynen öyle...

Ne var ki gel de bunu onlara anlat.

Tabi birde eğitimli cahiller var.

Bunlar üniversite bitirmiş, doktora yapmış fakat yanlışa yanlış demekten imtina ederler.

Bozuk düzenin yanında yer alırlar.

Aynı şekilde bir takım uyanık okumuşlarda arpalanmak adına yanlışların aparatı, sözcüsü olmayı kabul ederler.

Eğitimli veya eğitimsiz doğruları reddeden ve yok sayanlar hepimizin yaşadığı sorun ve sıkıntıların müsebbibidir.