Aralık 1921…
Çerkez Ethem isyanı patlamak üzere…
Yunan Ordusu harekete geçti, geçecek.
Fakat meclis bambaşka bir gündemle meşguldü.
Aşağıda yazılanları şaşkınlıkla okuyacaksınız.
Konu Frengi’ydi.
Bazı mebuslar, bu bulaşıcı hastalığın yayılmasının önüne geçmek için evlenmek isteyen çiftlere, nikahtan önce Frengi muayenesi yapılmasını şart koşan kanun teklifi sunmuştu.
Fakat mebus hocalar muayene sırasında kadın bedeninin görüneceğini ileri sürerek, böyle bir kanunun dinen caiz olmadığını iddia ediyordu.
Hocalara göre kadının bedeninin açılması ve incelenmesi doktor tarafından gerçekleştirilse dahi, dini kurallara aykırıydı.
Bunun yerine kadınların, ancak bileklerine kadar incelenmesini önerdiler. Bazı hocalar ise “frengi”nin Allah’ın rızası dışında bulaşmayacağını iddia ederek buna bile karşı çıktı.
Erzurum mebusu Nusret daha tuhaf bir teklifte bulundu.
Hocaların, Cuma günleri halka bazı hadisler okuması halinde soruna kestirme bir çözüm bulunacağını iddia etti.
Bir başkası; zina edenlere ‘recm cezası’ uygulanması halinde sorunun çözüleceğini söyledi.
Mebus Hulusi Efendi, kanun teklifini hasta olmayanların ırzını, namusunu ortaya dökmekle suçladı.
Bir mebus “hasta olanların doktora görünmesinin “caiz olduğunu ifade edince, Hulusi efendi itirazın dozunun arttırdı ve böyle bir kanunu çıkaran meclisin mesul olacağını haykırdı;
“Doktorlara soruyorum, bekar kızlarda frengi olur mu?
Operatör emin bey daha fazla tahammül edemeyerek ”olur” diye bağırdı;
“Burnunda, ağzında, elinde, her yerinde”
Başka bir mebus “Olmaz, olmaz, burnunu bile göremeyeceksiniz” diye haykırdı.
Niğde mebusu Hilmi; doktorların kadınları muayene ederken, bacaklarını yukarı kaldırdığını söyleyince, Mecliste “Kahrolsun öyle alçak doktorlar” bağrışmaları yaşandı.
Yozgat Mebusu Ahmet Efendi söz alıp, yeni bir öneride bulundu.
Bu öneriye göre; kadınların bedenlerini önce ebe’ler görecek ve gördüklerini doktora anlatacaktı.
Doktorlar da ebenin anlattıklarına göre teşhis yapacaktı.
Bu saçmalıklara daha fazla tahammül edemeyen Operatör Emin oturduğu yerden fırlayarak “Hastasını görmeden reçete yazan doktorun Allah belasını versin” diye bağırdı
Ahmet Efendi, bu tepki karşısında “Allah da senin belanı versin” deyince, Emin bey kürsüye ilerleyip Ahmet Efendi’ye sert bir tokat attı.
Tokadın şiddetiyle Ahmet Efendi’nin sarığı yuvarlanarak yere düşünce, meclisteki hocalar hep birlikte Emin Bey’in üzerine çullandı.
Bazı hocalar, atılan dayağı kafi görmeyerek, sıraların üzerinden zıplayıp Emin Bey’i dövmeye koştu.
Diğer mebuslar araya girinceye dek sert şekilde darp edilen Emin ‘Oturumun tatil edilmesi ve meclis polisinin devreye girmesi üzerine hocaların elinden kurtuldu.
Bunları şunun için yazdım.
Geldiğimiz nokta buydu, Cumhuriyet bu şartlarda kuruldu.
Santim santim direnerek ve didinerek inşa edildi.
Cumhuriyet ve laiklik köklerini çevresinde, hortlamak için fırsat bekleyen korkutucu bir karanlık vardır.
Eğer bir asır önce kazandığımız nimetlere sahip çıkamazsak, karşımıza çıkacak karanlığı çok iyi düşünmemiz gerekir.