SON GELİŞMELER VE ADANA BAROSU

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına ilişkin gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesiyle barolarımıza tevdi edilen "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak" görevi doğrultusunda, yargı süreçlerinin evrensel hukuk normlarına, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve iç mevzuatlarımıza riayet edilerek yürütülmesi gerektiğinin altını çizmekteyiz. Hukukun siyasi mülahazalara alet edilmemesi, muhalif kesimler üzerinde bir baskı ve tehdit unsuru olarak kullanılmaması, masumiyetin esas alınması hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez bir gereğidir. Tüm sorunların çözümü, yargı bağımsızlığı, güçlü savunma, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ile hukuki güvenlik ilkelerine bağlı kalmakla mümkündür.

Bu bağlamda söz konusu gözaltı işleminin zamanlaması, şekli ve gerekçeleri kamu vicdanında rahatsızlık yaratmış, toplum nezdindeki meşruiyeti sorgulanır hale gelmiştir. Hukukun üstünlüğü ve demokrasi, toplumumuzun ortak paydasıdır. Bu ilkelerin muhafazası, toplumsal hukukun, milli birlik ve beraberliğin, adaletin ve ekonomik istikrarın temelini teşkil eder. Tüm sorunların çözümünün, yargı bağımsızlığı, etkin savunma, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlılıkla mümkün olduğu kanaatindeyiz.

İnsan haklarına saygılı, sosyal hukuk devletine ve demokrasiye olan sarsılmaz inancıyla Adana Barosu, bu süreci mütemadiyen takip edecek ve adaletin tecellisi için her türlü hukuki ve mesleki gayreti sarf edecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

Yukarıdaki kamuoyu duyurusu haklı okarak hukuki açıdan ele alınmış bir konu olduğu kadar toplumsal endişeleri de dile getiren bir duyurudur.

Gerçekten son gelişmeler toplumun çok ciddi sarsılmasına neden olmuştur. Bugüne kadar yaşadığımız konular bütün insanımız tarafından günlük yaşantısını belirleyen özelliğe sahip olmamıştır. Son gelişmeler ise genç, yaşlı, her görüşten ve her konumda insanımızın günlük yaşantısının bir parçası olmuştur. Bunun en önemli nedeni artık yapılan girişimlerde sınırın kalmadığı endişesidir. Bir partinin Genel Başkanı garip bir biçimde içeri alınacak hâlâ içeride tutulacak, başka bir partinin Genel Başkanı bir buçuk aydan beri ortada görünmeyecek ve bu konularda kamuoyuna hiç bir açıklama yapılmayacak, sonunda da bu son gelişmeler olacak. İnsanımız artık nasıl endişelenmeyecek, gelecek kaygısı duymayacak ve günlük yaşantı nasıl etkilenmeyecek? Bu mesele gözaltına alma, particilik yapma meselesi olmaktan tamamen çıkmıştır. Bu gidişat çok kötü bir gidişattır. Şunu anlamak mümkün değildir: Bir ülkede yönetim, ülke insanının huzurunu, güvenliğini sağlamak için mi gayret sarf eder, yoksa bunları bozmak için mi gayret eder?

Neden toplum ciddi oranda endişeli ve kaygılı? Biz toplumun nabzını tutmaya gayret eden insanlarız. Bu nedenle geniş bir yelpaze ile temasımız var. Bu son gelişmelerle insanımızın ulaştığı kaygılı, endişeli ruh haline bugüne kadar hiç rastlamadım. Türk Milleti'ne ve Türk Devleti'ne gözü kapalı bağlı biri olarak bugüne kadar insanımıza yapmaya çalıştığım sabırlı, iyininiyetli, hoşgörülü olmak tavsiyelerimin etkisinin maalesef azalmış olduğunu gözlemliyorum ve bu durum çok üzücü. Neden böyle oldu ve olmaya devam ediyor? Mesele iktidarda kalmak mı? Daha ne kadar kalınabilir? Ne olursa olsun iktidarda kalmalıyım anlayışı kimin işine yarar? Her şeyin olduğu gibi iktidarın da sonu olduğu neden düşünülmez? İnsan ömrünün sonu yok mu?

Amaç, benden olmayanları huzursuz edeyim ise, bu huzursuz ortamda huzursuz edenler huzur bulabilir mi? Bu sorular insani sorular değil mi?

Yapmayın, etmeyin birazcık yahu birazcık nefes aldırın, ne olur?

Ülkede ekonomi ortada, eğitim ortada, sağlık ortada, dış işleri ortada vesaire vesaire. İnsanımız buna katlanıyor. Yetmezmiş gibi bir de huzur bulamıyor, endişe  ve kaygı içerisinde yaşamak zorunda kalıyor. Neden?

Yoksa, hiç görmediğimiz ve de görünmeyen eller mi var?