Evet, sonunda oldu işte.
Türkiye Cumhuriyeti, terörist başının sözlerini duydu. Terörist başının ne dediğine girmeye bile gerek yok. Çünkü zaten o ne derse desin, ülke siyasi yönetimi ve destekleyen basını kendi söyleyecek ve yapacaklarını önceden hazırlamışlar. Nereden anlıyoruz? Açıklama akşam yapıldı ve daha dağdaki terör grubu açıklama yapmadan bütün gazeteler benzer başlıkla çıktı: PKK silah bıraktı anlamı taşıyan. Aradan bir süre geçti ve dağdaki teröristler açıklama yaptı. Nedir açıklama? "Ateşkes yapıyoruz". O nasıl iş ya? Ne ateşkesi, silah bırakıp teslim olacaksınız ve hesap vereceksiniz diye bekliyoruz. Ama hayır, iki taraf(!) olarak ateşkes yapıyoruz. Peki, olsun, kan tükürelim ve kızılcık şerbeti içtik diyerek buna da razı olalım. Olmaz! Peki, ne olacak? İmralı'daki terörist başı çıkacak ve bizim kararlarımızı yönetecek. İşte içinde bulunduğumuz durum şu anda bu.
Terörist başının Meclis'e gelmesi çağrısı ile başlayan işin sonu bu. Ne düşünelim?
Bu çağrıdan sonra neler oldu bir bakalım mı?
Esad kaçtı ve nasıl oldu ise, hiç silah patlamadan Şam teslim oldu. Oysa 12-13 yıldan beri direnen ve büyük deneyim kazanmış bir kadrosu oldu idi Esad'ın. Rusya ve İran arkasında idi. Böyle değilmiş gibi Esad sessiz sedasız kaçtı ve Suriye'de yeni dönem başladı. Bu aşamada Türkmenler ne oldu ve olacak biliyor muyuz? Hayır!
Suriye'nin güneyinin işgalini söylemeye bile gerek yok. Bu arada çok önemli bir nokta şu; Suriye'de PKK ismini kullanmayan ama aynı terör örgütü olan pyd/ypg'nin ne olacağını da merak ediyoruz. Çünkü bizim için bu konu da oldukça önemlidir, Suriye'nin yapılanmasında. Bu arada ülkemizde ilginç bir gelişme oldu ve potansiyel olarak toplumu yönlendirme gücü olan Ümit Özdağ, nedeni belirsiz olarak tutuklandı ve hâlâ tutuklu.
Sonra da girişte bahsettiğim durum oluştu ve bugün bu noktadayız.
Kan durmasın mı? Diyenlere diyorum ki, bu soruyu bana sorma cesareti göstermen bile bana haksızlık olur. Çünkü ülkemde hain olmayan bir kişinin burnunun kanamasını istemeyecek tek kişi olsa o da benim. Kardeşlik olmasın mı? Buna da önceki cevabı veriyorum. Ama benim de bir şartım var, haklı olarak. Ne olursa olsun, öyle yeni Arap eklemeyle filan algı yaratılsa bile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli ve Üniter(Tekil) yapısı asla ve mutlaka bozulmamalı ve bozulamaz.
Şimdi yukarıda anlattığımız ve bugün geldiğimiz nokta tesadüfen olan gelişmeler midir?
Tesadüf değil ise, Türk Milleti ve Türk Devleti bu noktanın neresinde?