Her şey beyinde başlıyor, kullanmasını bilirsen…
Mademki uzmanlara göre beyin kullanım oranında tembel insanoğlu, o zaman biz cesaretimizi korkuya yenik düşürmeye mahkumuz.
Yani bizler, bizi yönetenlere karşı, yenidünya düzenini inşa edenlere karşı her daim korkak olduğumuzu da kabul etmiş oluyoruz..
Dayatılan her şeye kabul göstermek, sadece sınırlı ölçülerde konuşabilmek, fikir üretirken bile, ona sınırlar çizmek ya da sınır çizenlere itaat etmek, bizim zaten çok azını kullanabildiğimiz beynimizden mi kaynaklı, yoksa kabullendiğimiz cehaletimizden mi, cesaretsizliğimizden mi?
Cesaretimizin, korkularımızın üstesinden gelmemiz gerekiyor. İnsanca yaşam, hatta ölmeden önce iyi bir yaşam her canlının hakkı.
O zaman, kötüler neden kazanıyor ve yaşam kötüye gidiyor.
Ne demiş Albert Einstein:
‘’Evrende en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş beyindir’’
Hiç bir işleyişe itiraz etmeyen, kim ne derse onay veren veya el kaldıran, fikrini benliğini başkasına devredenler yüzünden kötülük yeryüzünde egemen olmuş.
Biat kültürü ile toplumun düşünme ve sorgulama yetisi uyuşturulup etkisiz hale getiriliyor.
Toplumsal birliktelik ve dayanışma ortadan kaldırılıp bireysellik ön plana çıkarılıyor.
‘’Bana ne ötekinin haksızlığa uğramasından, ben kendi çıkarıma bakarım’’diyen beyinsizlerden çıkıyor.
İşte tam da burada sorgulama ve düşüncemizin önemi ortaya çıkıyor.
İnsanlar ancak düşünme ve sorgulama yetilerini kullanıp geliştirirse Dünya çok iyi bir yer de olacaktır.
Elbette kirli düzenin sahipleri boyun eğmeyenlere asla izin vermez.
Onlar için en büyük tehlike düşünen, araştıran ve sorgulayan bir beyindir. Güneşi istiyorsan, karanlıktan çık.