Ülkemizin büyük bir bölümünün 'olağanüstü kuraklık' tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu mevsimsel değişimler gösteriyor. İklim değişikliğinin en çok etkilediği coğrafyalardan biri olan Türkiye’de Yağışların azalması ve sıcaklığın mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi barajlardaki doluluk oranını etkiledi.

Bu etkilenmeden Adana’da payını aldı. Adana’da kuraklığın etkileri her geçen gün daha fazla hissediliyor. Seyhan Baraj Gölü’nde su seviyesinin düşüşünü hepimiz görmüşüzdür,

Adana bildiğiniz gibi tarım şehri, Çitçiler kuraklık nedeniyle ciddi bir tehlike ile karşı karşıya. Bunun üzerine 22 Şubat gecesi başlayıp dört gün boyunca eksi 6 ile eksi 8 dereceye kadar düşen ve geceden sabaha 5-6 saat etkili olan zirai don olayı, tarımsal üretime ciddi oranda zarar verdi.

Başta Doğu Akdeniz Bölgesi olmak üzere don felaketinden etkilenen bütün bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyor. Yani anlayacağınız çiftçi perişan.

Diğer taraftan bakar isek, Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, Dünya Meteoroloji Teşkilatı tarafından küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden biri olarak tanımlanıyor.

Sıcaklıklardaki bu artış ise gelecek yıllarda sıcak hava dalgaları, kuraklık, sel, dolu, fırtına, hortum gibi kuvvetli meteorolojik olaylarım artmasına sebep olacağı uzmanlar tarafından tahmin ediliyor.

Ekolojik dengenin korunmasından yediğimiz gıdaların  teminine, hijyenimizden hastalıkların önlenmesine kadar pek çok alanda suya ihtiyacımız var.

Bu anlamda da kurumsal boyutta neler yapılabilir?

Tarımda tasarruflu sulama tekniklerinden yararlanmak.

Sanayide su arıtma teknolojilerinin kullanımını yaygınlaştırmak.

Su kullanım planlamalarında entegre su kaynakları yönetimini benimsemek.

Etkili kanalizasyon ve arıtma sistemleri oluşturmak.

Yer altı sularındaki kirliliği en aza indirmek.

Nüfus artış hızını kontrol altına almak.

Su israfını önlemek konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak.