Dünde , bugünde bazı guruplar maksatlı olarak, Atatürk ‘ün din ve laiklik konusundaki görüşlerini saptırıyorlar. Atatürk ‘ü dinsiz , laikliği ve çağdaş olmayı da dinsizlik sayıyorlar. Oysa Atatürk, zengin bir din bilgisine ve sağlam bir inanca sahipti.

İslam dinini akla , fenne , ilme uygun , en makul ve son din olarak görüyordu.Amacı , dinimizin ve Kuranın halkımıza doğru ve dürüst anlatılması idi. Bu yüzden Kuranı Elmalı Hamdi Hoca’ya Türkçeye çevirtti.

Karşı olduğu şey , dinimize uymayan hurafeler , safsatalar ve dinin politikaya karıştırılmasıydı.

Laik bir devler kurması, kolay da olmadı. Fransız Başbakanı Edouart Herriot, Atatürk ‘e şunları söylemiş :

Size nasıl hayran olmayayım . Kurduğum bir hükümeti , papanın Paris’teki temsilcisinin yardımlarıyla papazlar devirdi. Siz halifeliği yok edip , laik bir devler kurdunuz. Bunu , taassup içindeki bir topluma, kabul ettirdiniz. Dehanızın büyük eseri , laik bir Türkiye yaratmak olmuştur.

Laiklik ; devletin din işlerine , dinin de devlet işlerine ve siyasete karışmaması , dini ve dünyevi otoritelerin birbirinden ayrılmasıdır. Ayrıca , devletin her türlü inanç karşısında tarafsız ve hoşgörülü olması , din – vicdan özgürlüğünü korumasıdır. Yani , devlet yurttaşının inanç özgürlüğünü korumak zorundadır. Bir inanç grubunun, başka inanç gruplarına baskı yapmasını önlemelidir.

Din ve inanç bir vicdan işidir ve bunda zorlama olamaz.

Atatürk, dine duyduğu saygıdan ötürü, dini bayramlarımızı tatil günleri olarak saydırtmıştır.

Laiklik, aynı zamanda yaşamı dini kuralların etkisinden çıkartır , bilim ve aklın egemenliğine verir.

Atatürk devrimlerinin can damarı olan laikliği, böyle anlayalım ve böyle değerlendirelim.