Adaylar deyince, siyasetimizin aday seçme tarzlarıyla, daha en başından nasıl çuvalladıklarını görüyoruz. İktidar partisinin yerel adaylar dışında geniş imkânları olması nedeniyle, fazla gürültü çıkmadan yürütebiliyorken, bilhassa ana muhalefet CHP ve İYİ partide büyük sancılar yaşanıyor. İktidar partisi veya muhalefet partileri olsun neticede seçmenin önüne kendi dayattıkları adayları koyuyorlar. Sonra bunun adına seçim diyorlar.

   Kimi partiyle ittifak, bir başkasıyla dayanışma, bazen örtülü dirsek teması gırla gidiyor. Sonra büyük çekişmeler sonucunda iki dudak arasından gösterilen adaylar, kendilerine bırakılmış kısacık sürelerde kampanyalarını hazırlayıp seçmenin önüne çıkıyorlar.

Kampanyalar nasıl hazırlanıyor?

   Tanıtım ajansları bu günleri bekliyor zaten. Seçmenlerin ilgili şehir ve ilçelerine göre yapılan araştırmalarda, hassas yönleri önce ortaya konuyor. Hedef kitle tüm seçmenler olmasına rağmen, seçmen profilleri ayrıştırılıyor. Sonra her seçmen profilinin beklentilerine göre söylemler geliştiriliyor.

   Çoğu zaman seçmen kitlesinin kendilerine oy vermeyeceği kesin olan bir bölüm ötekileştirilerek, kendi saflarının güçlü kalması hedefleniyor. Sonra ekip toplanıyor ve vaatler sıralanmaya başlıyor. Halkın genel beklentilerine göre vaatler, kararsızlar için özel seçilmiş vaatler, çılgın projeler, uçuk projeler ve daha neler, neler masada hazırlanmaya başlanıyor.

   Hiçbir başkan adayı, seçileceği belediyenin hangi imkânları veya imkânsızlıklar var diye bir söylen ortaya koymuyor. Projelerinin kaynakları konusu hiç dile getirilmiyor. ‘Hele bir seçilelim icabına bakarız’ anlayışıyla seçim yarışına dahil oluyor başkan adayları.

Neden başkan adayları kısacık zamana bırakılarak açıklanıyor?

   Partilerde tepeden inme başkan adayı buyuruluyor.  Başkan adayı olduğunu öğrenen bir yandan seviniyor, bir yandan da bu kısacık sürede nasıl hazırlanacağım diye endişe ediyor. Ayrıca işin ekonomisi var tabi. İletişim kanallarını kullanarak kendisini seçmene duyurmanın, kabul ettirmenin her adımı önemli giderlerle karşılanabiliyor.

Seçme saçmalıklar şehrin her yerine asılmış vaziyette…

   Öğle sloganlar atılmış ki insan şaşırıyor. Bana garip gelenler var. Mesela ‘Birlikte yöneteceğiz’ diyor. Böyle söyleyip sonunda belediyenin kapısından içeri sokmazlar adamı.

   Başkan adaylarının fotoğraflarında da moda olan pozlar var. Kimisi ufka doğru manalı bir bakış yapıyor. Kimisi yaşlı adamın elini öpüyor, kimisi çocukları kucaklıyor. Tabi bir başka moda söylem de çıraklıktan ustalığa geçmiş olarak ‘Ustalık dönemindeyim’ deyip oy isteyenler var. 

   Artık partiler arası sınırlar da kaldırılmış vaziyette. Aday gösterilmeyen, hemen istifa edip öbür partiden aday gösterilebiliyor. Oh ne ala, be ala.

Hani biz Adana toprağının adamıyız ya…

   Bekliyoruz adaylarımızdan gelecek söylemleri.

   Her şeyden önce bu şehrin sorunlarını biliyorlar mı? Belediyelerin borç durumları ve kullanılabilecek kaynakları konusunda ne kadar bilgileri var? Kaynaklarını da göstererek projelerini ortaya koya bilecekler mi, yoksa hayal mi satacaklar.

   Bir başka açıdan bakınca belediyelerin istihdam yerleri gibi gösterilerek oy devşirilmeye çalışılmasıdır. Bu söylemler seçmene saygısızlıktan başka bir şey değildir. Çünkü belediyelerin tahsis edilmiş kaynakları halka aittir ve ancak hizmet için kullanılmalıdır. Kimi başkan adayı çıkıyor, ‘Emeklilere destek vereceğiz’ diyor. Üstelik bunu söyleyen başkan adayı iktidar partisinin adayı. Sen iktidarda emeklileri önce perişan et, sonra belediyelerden destek vereceğiz diyerek oy almaya çalış. Hangi emekliye vereceksin ve kimin parasını vereceksin?   Bu söylemle emeklileri nasıl mağdur ettiklerini ortaya koyuyor aslında. Emekliyi oradan buradan para vererek dilenci konumuna koymaya kimsenin hakkı yoktur.

   Bu şehrin ciddi bir şekilde sorunları ele alınarak çözümlenmesine ihtiyacı var. Ulaşım konusu bir numarada yer alıyor. Toplu ulaşım imkânları büyük şehirlere göre çok geri kalmış vaziyette.

   Şehrin deprem yaşamış bir şehir olarak ele alınmasına ihtiyaç var. Ekonominin son derece ağır yükler getirdiği ve gelir dağılımının uçurumlar oluşacak düzeyde bozulduğu bu dönemde, yerel yönetimlerin de bu sorunların çözümlerine hangi katkıları koyabileceklerini merak ediyor insan.