O, sadece Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Özel Kalem Müdürü değildi.
O, sadece bir gazeteci de değildi.
O, çok iyi bir dost,
Yardımsever bir abla,
Mükemmel bir anne…
O, sadece Çukurova Üniversitesi’nin, basın camiasının değil, herkesin ama herkesin sevgisini, saygısını kazanan bir insandı.
O, bu dünyaya gelmiş en iyi insanlardan biriydi.
Oldu mu be abla!
Bu erken veda hiç oldu mu?
Biliyoruz; ölüm ani, her zaman her an karşımıza çıkabilir, kapımızı çalabilir.
Ama bir ölüm bu kadar erken, bu kadar zamansız, bu kadar can yakıcı olmamalıydı!
****
Pazar sabahına telefona gelen mesaj sesiyle uyandım.
Basit bir mesaj sesinin bu kadar acı vereceğini hiç düşünmezdim.
27 yıldır tanıdığım, ‘ABLAM’ dediğim, güzel insanın ölüm haberi vardı o mesajda.
Mesleğe başladığım 98 yılından itibaren tanıdığım, gördüğüm ilk anda kanımın kaynadığı, ‘ABLAM’ dediğim insanın ölüm haberiyle sarsıldım!
Ablam dediğim insana, şimdi Rahmetli Meral Abla diyeceğim artık.
Bu, çok ama çok acı verici!
İnsanoğlunun bir türlü cevabını bilmediği o malum soruyu şimdi ben sormak istiyorum;
Neden İyiler Hep Erken Gider!
Öfkemizi, sinirimizi, üzüntümüzü, tarifsiz acımızı haykıracak çok ama çok sözümüz var..
Artık ne fayda…
***
Meral Ablam;
Sen bu dünyadan zamansız, apansız, aniden göçüp gittin…
Sen, insanların gönüllerine kazınmış tertemiz bir isim, güzelliklerle anılacak hoş bir seda bıraktın.
Sen ardında gözleri yaşlı ama duaları eksik olmayan sevdiklerini bıraktın.
Biricik eşi Oğuzhan abim başta olmak üzere, hepimizin başı sağ olsun.
Mekânın Cennet olsun,
Işıklar içinde uyu ‘ABLAM’…