Filmlerde, dizilerde erkek evlat sahibi olmanın ne denli önemli olduğu vurgulanır. Bunu bilmek için elbette film ya da dizi izlemeye gerek yok. Erkek tarafının üreyip çoğalması, soyunun devam etmesi doğacak erkek çocuğa bağlıdır.

Özellikle kırsal kesimde yaşayan halk, eşleri erkek çocuk doğurana kadar ellerinden geleni yapar. Diyelim ki erkek çocuk olmadı, bu sefer ‘Kuma!’ denilen çağ dışı bir çare bulunur. Yani çocuğun erkek olması için tüm imkânlar seferber edilir. Töreler, âdetler, gelenek görenekler derken, erkek çocuk illa ki dünyaya gelir. Sırf çocuk erkek doğsun diye servet harcayan toprak ağalarına, aşiret reislerine, mafya babalarına da şahit olduk. İşte bu kadar önemlidir erkek çocuk.

Kız çocuklarını hiçe sayan, onları değersiz ve görmezden gelen, yokmuş gibi davranılan aptalca bir zihniyet var maalesef. Madalyonun diğer yüzünde ise erkek çocuklarının rahatlığı hoyratlığı, kaba saba davranışı, kavga gürültüsü, başını dertten derde sokması hiç göze batmaz. Tam tersi, iyi bir halt ediyormuş gibi el üstünde tutulur. Üstelik “Erkektir, yakışır benim oğluma!” diye ara gazı da verilir.

Bu ayrımcılık sayesinde erkek çocukları, istediği her şeyi yapma özgürlüğünde görür kendilerini.

Konuyla alakalı güzel bir hikâye;   

***

Kadın hamile, bebek erkekmiş. Aile mutlu, çok mutlu…

Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara. Amcalar da bayram sevinci… Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü. Bebek terledi, soydular.. Evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti, çünkü pipisi vardı.

Bebek biraz büyüdü, sünnet olacak. Davullar, zurnalar, hediyeler…

Çocuk düşündü; “Sanırım bu çok önemli bir organ!” Çocuk, aklının en karanlık köşesine yazdı.

Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki; “Hangisini alayım oğlum sana?”

Çocuk düşündü; “Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var.” Çocuk, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Çocuk acıktı, sofrasını kız kardeşleri ve annesi hazırladı. Yemek bitince topladılar. Çocuk düşündü; “Sanırım kızlar, kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü.“ Çocuk, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığmayacak. Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu. Çocuğu da masaya oturtturdular. Annesi ve kız kardeşleri yerde oturuyordu.

Çocuk düşündü: “Sanırım önemli olan erkeklerin konforu.” Çocuk, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi. Çocuk düşündü; “Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması.“ Çocuk, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Çocuğun kız arkadaşı oldu, bütün sülale duydu. Herkesin ağzı kulaklarında. Densiz bir amca; “Neler yapacan bahim gızlaraaa”dedi. Çocuğun annesi ve babası; “Oğlumdan daha iyisini mi bulacak?” dediler.

Çocuk düşündü; “Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızasıyla ya da rızasız istediğimi yapabilirim.“ Çocuk, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

***

Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, gezdi, eğlendi. Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı. Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitip, dövülürken...

Genç düşündü; “Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim. “Genç, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.

Annesi, babası; “Koçum benim, helal olsun!” dedi.

Genç düşündü; “Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim.“ Genç, bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.

Genç büyüdü, koca bir adam oldu.  

Ama bir türlü insan olamadı!