Türkan Saylan’ı kendi öğrencisinin dilinden anlatmaya devam edelim..

Genç adam durumunun farkına varınca, endişe dolu bakışlarla, nazikçe;

 ─ Daha sonra rahatsız edeyim sizi isterseniz? dedi.

Hoca güldü ve

─ Çevrende hiç kanser teşhisi konan oldu mu çocuk?” diye sordu.

 ─ Hayır hocam.. Dedi genç adam.

─ Bak o zaman sana ilk dersi veriyorum:

“Bu kanser denen mikrop, tek başına hiçbir gücü olmayan zavallıcıktır. Kanser, tek başına kimseyi öldürmez; ölümcül olmak için yalnızlık, çaresizlik, umutsuzluk, mutsuzluk, üzüntü, stres arar… Ona bu fırsatı vermezsen, er ya da geç çeker gider. O yüzden sen şimdi hocanı bu zavallı mikropla yalnız bırakmayı çıkar aklından ve anlat bakalım.. Ne yapıyorsun, ne ediyorsun?

***

Böyle tanışmıştık Hocam Türkan Saylan’la.. “Tanışmıştık” diyorum, ama bazen tanımak için tanışmak yetmiyor. Bazı insanları tanımak için onları yaşamak, anlamak, attıkları her adımdan, ağızlarından çıkan her heceden bir şey öğrenmek gerekiyor. Hoca da öyle biriydi. O gün kapısından çıkarken, “Sakın ha literatürü açıp ‘Hocanın ne kadar ömrü kaldı?” diye bakma.. Literatür insan hikâyesi yazmaz, rakam yazar” demişti.

Aradan geçen yıllar içerisinde Hocayı çok daha yakından tanıma fırsatım olmuştu. Ne zaman başım sıkışsa telefona sarılıyordum. Bir gün; “Ben bilim adamı olmaktan vazgeçtim Hocam!” diye aradım. Kızacağını sanıyordum.

Kızmadı. Sadece bir öğüt verdi ki hâlâ kulağıma küpedir; “İnsan olmaktan vazgeçme yeter!”

Hoca haklıydı. Her karar aslında bir vazgeçiştir… O yüzden vazgeçebilirdi insan birçok şeyden, ama insan kalmakta ısrar etmeliydi. Böyle bir Mayıs ayında kaybettik Türkan Hoca’yı… “Kanserden öldü!” dediler.

Yalan! HOCAYI KANSER ÖLDÜRMEDİ...

Genç kızlar da okula gidebilsin diye hayatını ortaya koyan, bu ülkenin yetiştirdiği en aydınlık yüzlü kadındı Türkan Saylan. Onu ölüm döşeğinde “Terörist” ilan edenler öldürdü.

Onu televizyonların canlı yayınlarında, gazete köşelerinde “Muhabbet tellalı” ilan eden medya pez...nkleri öldürdü. Bakmayın siz şimdi kurdukları sahnede oynadıkları “masum” rollerine… Türkan Saylan’a ölüm döşeğinde ‘Darbeci’ diye operasyon yapılırken sessiz kalan, cenazesine katılmaya tenezzül etmedikleri gibi, bir çiçek bile göndermeye KORKANLAR yüzünden öldü Hoca.

***

Tanıştığımız gün kapısından çıkarken “Bakma” dediği o literatüre, Türkan Hocam öldüğü gün bakmıştım. Biliyor musunuz ne yazıyordu? “En fazla bir sene…” Oysa Hoca o günden sonra tam 13 sene daha yaşadı. Ve bıraksalar belki bir 13 sene daha yaşayacaktı…

Hatırlıyor musunuz ne söylemişti? “Kanser kimseyi tek başına öldürmez…”

Huzur içinde uyu Türkan Hocam…

Alıntıdır…

Sağlıcakla kalın…