Her yılın aralık ayı ile birlikte asgari ücret ve emekli maaşlarının belirlenmesi görüşmeleri başlar. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın koordinasyonunda, işverenleri temsilen TİSK, işçileri temsilen Türk- İş ve Emeklileri temsilen Emekli Sendikaları müzakerelere katılır. Görüşmeler yaklaşık bir ay sürer. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının rakamı konusunda taraflar anlaşır veya anlaşma olmaz ise belirleyici olarak adı geçen Bakanlık devreye girer, rakamı saptar ve ertesi yılın ocak ayında saptanan rakam yürürlüğe girer.

Hemen belirtelim ki yukarıda izah edildiği şekliyle asgari ücretin ve emekli maaşlarının belirlenmesi, hakkaniyete uygun değildir. Doğal yapısı gereği işveren ve devlet karşısında zayıf olan işçi ve emekli kesimi, pazarlık masasında da yalnızlığa itilmektedir. İşveren ve devlet pazarlığı yokuşa sürdüğünde, sonuç itibariyle kendi istediklerinin olacağını bilirler. Böyle bir pazarlıkta işçinin ve emeklinin istediğini alma şansı yoktur. Devletin ve işverenin verdiği ile işçi ve emekli yetinmek zorunda kalmaktadır.

Yıllardır izah edildiği şekilde belirlenen asgari ücret ve emekli maaşları, bu günlerde insanca yaşamayı temin etmekten uzak kalmıştır. 2018 yılından itibaren akıl ve vicdanları sızlatacak kadar yükselen enflasyonun getirdiği hayat pahalılığı, orta ve dar gelirli kesimi her geçen gün bir adım daha “sefalete” yaklaştırmaktadır. Değinilen kesimler için “insanca yaşam” hayallerin ötesine geçmiştir.

Siyasi iktidar bu gerçeği kabul ederek, içinde bulunduğumuz aralık ayında, asgari ücreti ve emekli maaşlarını insan onuruna yakışır bir düzeye yükseltmelidir. Konuyla ilgili yıllardır söylenen “işçi ve emeklilerin enflasyona ezdirilmeyeceği” sözünün, gerçek anlamda en azından bu sefer yerine getirilmesini değinilen kesim acilen beklemektedir. Bu konudaki şahsi fikrime gelince; yaklaşık 23 yıldır ülkemizi tek başına “mükemmel bir şekilde” yönettiği iddia edilen iktidarın, asgari ücret ve emekli maaşlarını, Türkiye’yi kıskanan Almanya’daki asgari ücret olan 1.250 Euro düzeyine yükseltilmesi gerekir.

Mevcut durumda acilen yapılması gereken artış bu olmakla birlikte, işçi, emekli, işveren ve devlet arasındaki çalışma barışı ve sosyal refahın “sürdürülebilir” olması için ekonomide radikal değişimin zamanı gelmiştir. Bu konudaki kalıcı çözüm, ekonomimizin “katma değeri yüksek” ileri teknoloji ürünleri olan otomotiv, ilaç, bilgisayar, cep telefonu, uçak, robot, yapay zeka ve yazılım benzeri ürünleri üretir hale getirilmesinden geçmektedir. Değinilen değişimin yapılamaması halinde, işçi ve emeklilerin “insanca yaşayabilecekleri” bir gelir düzeyenine ulaşması mümkün değildir. İşçisini, emeklisini, işverenini ve devletini “mutlu” eden ülkelerin değinilen ürünleri üreten ve ihraç eden ekonomilere sahip olması “tesadüf” değildir.

Saygılarımla,