Yüksek teknolojinin tanımı zamana göre değişmektedir. 1900 yılında yüksek teknoloji ürünü kabul edilenlerin, bu gün düşük teknoloji ürünü haline geldiği bir dünyadayız. Teknolojide yaşanan gelişim baş döndürmektedir. Ülkeler adeta “teknolojide” 3.dünya savaşını yaşamaktadır. Teknolojide ileri giden ülkeler, geride kalan ülkeleri ürünleriyle işgal etmektedir. Kullandığımız mal veya hizmetlerin menşei, savaşı kimlerin kazandığını açıkça ortaya koymaktadır. Otomobil, cep telefonu, bilgisayar, uçak, televizyon, beyaz eşya, yazılım ve yapay zeka, bu savaşın en şiddetli yaşandığı cephelerdir.

A.B.D, Japonya, Güney Kore, Almanya, Çin, İngiltere, Fransa ileri teknoloji ürünlerini en fazla ihraç eden ülkelerdir. Bu durumun doğal sonucu olarak, bu ülkeler, dünyanın en gelişmiş ülkeleri olarak kabul edilmektedir. Teknoloji alanında kat edilen gelişim, ülke refahının artmasını beraberinde getirmektedir. Buna en güzel örnek Güney Kore’dir. 1950 yılında  “fakir ülke” olarak nitelenen Güney Kore, aradan geçen 70 yılda, teknolojide yakaladığı üstün başarıyla, günümüzde dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girebilmiştir.

Türkiye’nin durumuna gelince…….TÜİK’in en son verilerine göre ülkemizin ihracatının ancak % 3.1’i ileri teknoloji ürünlerinden oluşmaktadır. Böyle bir tablonun Türkiye’ye refah getirmeyeceği açıktır. Zenginlik ve gelişmenin anahtarı, ilimde ileri giden ülkeleri yakalamaktır. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, uzun süre sonra, TÜRK ve İslam dünyasında bu gerçeği gören dâhi bir liderdir. Nitekim, kurtuluş savaşının verildiği o zor günlerde, bir yandan da eğitim seferberliğini başlatmıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılışının gerçek sebebinin ilim, bilim ve teknoloji yarışında geri kalması olduğunu anlayan Gazi, muasır medeniyete ulaşmayı “milli hedef” olarak belirlemiş, bu hedefe ulaşmak için gerekli “devrimleri” yapmıştır.

Ne var ki kendisinden sonra iktidara gelenler, aynı heyecan, azim ve kararlılığı göstermemişlerdir. Bu gün gelinen nokta, teknolojide ileri giden ülkelerin ürünlerinin, ülkemizi adeta istila etmesi durumuyla karşı karşıya kaldığımız gerçeğidir. Bu tespitime inanmayanlar, evlerinde kullandıkları eşyaların hangi ülkelerin ürünleri olduğuna bakabilirler. Yerli ve Milli ürün sayısının bir veya iki adedi geçmediğini göreceklerdir. İlim, bilim ve teknolojide ileri gitmeden, ileri teknoloji ürünlerini üretip, bunları ihraç etmeden gelişmek ve zenginleşmek mümkün değildir.

Gelişmiş ve zenginleşmiş bir ülke hedefini yakalayabilmek için ilk yapmamız gereken eğitim ve öğretim sistemimizi kökten değiştirmektir. Düşünen, araştıran, sorgulayan, ulaştığı bilgiyi, keşif, icat ve buluşa çevirebilen, birden fazla yabancı dil bilen, çağdaş kültür ve sanat etkinliklerini takip eden insan yetiştirmek, sistemin temel hedefi olmalıdır. Bu şekilde yetişmiş insan kaynağı, ileri teknoloji ürünlerini üreten firmaların, ülkemize yatırım yapmasına neden olacaktır. Bu firmalara verilecek teşvikler, bu alana yapılacak yatırımları hızlandıracak, ülkemizi gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülke sınıfına yükselecektir. 

Saygılarımla,